Sayfalar

9 Ocak 2014 Perşembe

İLKEL TOPLUMLARDA RÜYA

İlkel Toplumlarda Rüya

İlkellere ait anlatılarda rüya, çok önemli ve işlevsel bir görev üstlenir. Kimi zaman olayların başlangıcında, kimi zaman da olayların gelişimi sırasında kendini gösterir ve tamamıyla olayların akışına, gelişimine ve sonucuna tesir eder. Bunda en büyük etken rüyaların geçmişin ya da gelece’in habercisi olarak görülmesi ve kutsallık arz etmesidir.[1]

İlkel Toplumlarda Rüya ve Ruh İlişkisi

İlkellerin ruh hakkındaki düşünceleri bir çeşit somutluk taşımaktadır. Şöyle ki: insan rüyasında uzak yerlere gidip, oralarda dolaşabiliyor; tanımadığı kimselerin konuğu olup, onlarla birlikte ava çıkıyor, savaşa katılıyor, dost ve düşmanlarıyla karşılaşıyor, başından çeşitli serüvenler geçiyor. Oysa, söz konusu edilen kimse, bu sırada yatağında yatmaktadır. Şu halde uyuyan bir kimseyi, dışarıda, kendi başına dolaşabilen bir şey terk etmiş oluyor. Bu kendi başına dolaşan şeyse, uyuyan kimsenin biraz dumanlı, biraz flu benzerinden başka bir şey değildir; yani ruhudur. İlkellerin rüyayı gerçek olarak kabul ettikleri bazı topluluklar da tespit edilmiştir. Örneğin hasta bir Mecusi yerli, rüyasında efendisi tarafından bir kayığa bindirilerek, hızlıca akan bir nehirde, akıntıya karşı kürek çekmeye terk edildiğini görüp, ertesi günü efendisine, hasta bir kimseye böyle bir muamelenin reva görülmesinin doğru olmayacağını yana yakıla anlatmıştır.[10][11]
Bir vahşi için, ister uyanık isterse rüya görüyor olsun, zihninde sahip olduğu tasavvurların aynı değerde olduğu iddia edilir. Bu tür deneyimlerin tekrarlanmasından yavaş yavaş, bizde bir eş, bir başka benin var olduğu ve belli şartlar altında, yaşadığı bedeni terk etme ve uzaklarda dolaşabilme kuvvetine sahip olduğu düşüncesi ortaya çıkar.[12]
Animizmin rüyalardan doğmuş olduğu varsayılır. Rüya gören bir insan uyandığında yattığı yerden ayrılmadığını anlar. Bu sonuçtan da görülmeyen bir şeyin (ruhun) olduğu kanısına varır.[13]

Sümerlerde Rüya

M.Ö.3000’lü yıllarda Mezopotamya’da yasayan Sümerler, rüyalara büyük önem atfetmişlerdir. Sümer Kralı Gudea, ünlü yazılarında, kendisini bir tapınak bina etmeye teşvik eden birçok rüya gördüğünü ifade etmektedir.[14]

Babil ve Asurlularda Rüya

İlk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları da belli değildir. Fakat Babil'in kahinlerinin büyük ün yaptıkları bilinmektedir.[15] İsa Mesih’dan yedi yüzyıl önce Asur kralı döneminde rüyalar, Tanrı tarafından gönderilen mesajlar olarak benimsenmiştir.[16] Babilliler ve Asurlular, ölü ruhlarının rüyalarda kötü etkilere neden olduklarına inanırlardı. Bu kötü cinlerden kurtulmak ve onları yenmek için Babil Rüya Tanrıçası Mamu’dan yardım isterlerdi.[17][1]
Rüyayla de Tanrı istediğini bildirir. Tanrı’nın yapılacak bir işi uygun görüp görmediğini anlamak isteyen; tapınağa gider, kurban keser, dua eder ve uykuya yatar. Gördüğü rüyanın olumlu ya da olumsuz olduğunu da ancak rahip yorumlar.[18]

Eski Mısırlılara Göre Rüya

Eski Mısırlılarda gaybden haber verme konusunda rüya tabirinin önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. [19] Mısırlılar diğer pek çok toplumda olduğu gibi rüyaların tanrılar tarafından kendilerine gösterildiklerine ve ilahi mesajlar taşıdıklarına inanmaktadırlar.[17][1] İlk rüya tabirleri kitabı, Eski Mısırlılar tarafından yazıldı.[21] Onlara göre rüyalarda Tanrıların 3 rolü vardır ki; bunlar, günah isleyenlerin tövbe etmelerini istemek, rüya gören kişiyi gelecek tehlikelere karsı uyarmak ve rüya gören kişinin sorularına cevap vermektir.[17][4] Mısır firavunları da rüyaları tanrı ve tanrıçanın yol göstericisi olarak kabul etmişlerdir.[5]
Mısırlılar rüyalarını hiyerogliflere kaydetmişlerdir. Özellikle canlı ve anlamlı rüyalar gören insanların mübârek olduğuna inanılırdı ve onlar özel olarak kabul edilirdi. Rüyaları yorumlama gücü olan insanların ilahi bir yetenekle ödüllendirildikleri düşünülürdü.[20]
Rüyalar aynı zamanda tedavi amaçlı da kullanılabiliyordu. Kötü durumda olan bir kişi, bir tapınakta uyuyarak tanrılardan kendisini iyileştirmelerini diliyordu. Ertesi gün, kişinin gördüğü rüyayı yorumlayan rahipler, nasıl bir mesaj geldiğini anlamaya çalışırlardı.[21]
Bugün tespit edilebilen en eski rüya yorum kitabı, M.Ö.2000-1800’lü yıllarda Mısır’da 12. Sülaleye ait olan Papirüs üzerine yazılmış bir Mısır kitabıdır ve hâlen İngiltere’de British Museum’da bulunmaktadır.[22][4]

Hintlilere Göre Rüya

Hintliler rüyayı, gelecekten haber veren mesajlar olarak kabul etmişler, kötü ve iyi ruhları tasnif ederek mesajları anlamaya çalışmışlardır.[4] Hindistan’da gecenin farklı dönemlerinde görülen rüyalarda işaret edilen olayların ne zaman gerçekleşeceğine dair uyarı olduğu kabul edilirdi.[17][1] Eski Hindistan rüyaların bir başka özelliğine dikkat çekilir ve onların hastalıkların önceden bilinmesine faydalı olabilecekleri düşünülürdü. Çünkü o dönemlerde, kimi sembollerin hastalık belirtilerini önceden gösterebildiğine inanılırdı.[23] Miladın başlarında yaşamış olan bir Hintli düşünür, rüyaları su şekilde açıklamaktadır: Rüya gören 6 değişik insan tipi vardır. Bunlar;
a- Ateşli İnsanlar
b- Kolerik İnsanlar
c- Flegmatik İnsanlar
d- Tanrı’nın Etkisiyle Rüya Gören İnsanlar
e- Kendi Alışkanlıklar Doğrultusunda Rüya Görenler
f- Bir Kehanet Olarak Rüya Gören İnsanlar.
Bunlar arasında da, yalnızca en sonuncusu gerçek bir rüyadır. Diğerlerinin hiçbirisi gerçek değildir.[4]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder